Atlanta'daki hayatim, yasadigim mekanlar ve vakit harcadigim seyler uzerine...


Bu fotograflari cekeli bir hayli zaman oldu. Tam olarak Eylul 23 sabahi.
Labda sabahlamistim ve sabah ilk isim disari cikip bunlari cekmek oldu.

Tab ettirirken online hallerini de istedim ki, internetten indirip hemen gosterebileyim. Ama ne yazik ki cok kucukler, oyle oldugunu gorunce kendim scan edeyim dedim, scanner bulamadim. Biliyorum bu fotolardan pek bisey anlasilmiyo, scanner bulunca orijinal hallerini koyarim.

Ilk fotograflar calistigim labda basliyor.

4 tane Ultra 10, on plandaki de benim kullandigim, ayrica pek rahat olan sandalyemi de gorebilirsiniz.
Arka planda duvara dayali 2 PC ve hemen yaninda bir Ultra 5 gorunmekte.
Efendim bu da ters acidan cekilmis hali. O dolaplarin arkasinda bir deney masasi ve ondan sonra da giris kapisi var, yani lab o dolaplarla ikiye bolunmus gibi duruyor. Bu acidan PClerin oldugu duvar tam arkamda, optik masasi ise solumda kaliyor.
(Evet kocaman bir optik masamiz var)
Labda masamda otururken kendimi cekmeyi becermisim!
Yoksa becerememis miyim ??
Benden cok klavye cikmis :)

Simdi labdan cikalim ve koridoru gecip, bir kat asagi inelim, bolumden cikmadan once donup soyle bir koridora bakalim:

Bolumun iki binasi var biri Van Leer (benim bulundugum bina) oburu de MIRC (MIcroelectronics Research Center - mesela Alper orda), ha bir de College of Computing var :). Orasi aslinda computer science binasi ama dortte biri bizim bilgisayar lablariyla kapli, yarisi da bizim bolumun hoca ve asistanlari tarafindan isgal altinda...
Van Leer bu sekilde koridorlardan olusuyor. Mimarisi biraz ilginc!
Soyle ki, binanin ortasinda bir blok var ve bu blogun dort tarafi bu fotografta gorulen koridorlarla cevrili. O koridorlarin blok olmayan tarafinda da ofisler var. Blogun icinde derslikler veya labaratuvarlar bulunuyo.
Bizim labaratuvar bu gordugunuz 1. katta degil de ikinci katta, blogun icinde. Oyle olunca da penceresi falan yok tabii...
O yanlardaki beyazliklar ne derseniz tam koridorun kapisinin ordan, koridor girisinden cekmistim :). Amac derinligi on plana cikarmak, ama tabii flastan dolayi cok parlamis, onu dusunemedim.

Bolumun disina cikalim ve biraz da oradan cekelim:

Burasi, VanLeer binasinin yolun karsi tarafindan cekilmis hali.
Yesillige aldanip, ne guzel yemyesil demeyiniz, cunku burasi corak bile sayilir :)
Diger fotolarda da bir parca goreceksiniz, etraf cok cok daha yesil.
O isiltili yer giris, sol tarafinda demin koridorunu gordugunuz bina var, saginda ise koca bir anfi...

Bir onceki fotodaki pozisyonumuzu tam 180 derece ceviriyoruz (Van Leer'e arkanizi donun). Ileri dogru 10 metre kadar yuruyoruz ve birden bir parka giriyoruz :). Su anda Student Center'in, Tech Plaza'nin ve anfitiyatronun bulundugu parkin girisindeyiz (girisi dediysem bizim bolumun tarafindaki yola cikisi demek daha dogru).
Genis yesillik bir alan bu park; pek cok sosyal bina buraya komsu: Student Center (cesitli yemeklerin sunuldugu bir FoodCourt, posta ofisi, televizyon ve muzik odalari, ust katinda balo salonlari, alt katinda bowling kortlari ve bilardo masalari; GATECH'in kalbi, butun genel activiteler, tanitimlar burda yapiliyor, hergun 1-2 defa ugranmasi elzem :] ), Bookstore-Computer Store-CyberCafe-Optik kompleks, Ferst Center of Arts, DramaTech...

Bu guzel parkta bir hayli fotograf cektim, buyrun:

Parkta ilerliyoruz ve hafif sagimiza donup bir fotograf daha cekiyoruz.
Tam karsinizda gorulen yer DramaTech (tiyatro, dans, sinema gosterileri yapiliyor).
Onun solunda gordugunuz (pek goremediginiz) yer ise Ferst Center of Arts, konserler burda veriliyor (netekim en son Eroica Trio'ya gitmistim.)
Fotonun sol alt kosesinde gorulen ufak merdivenler kucucuk bir anfitiyatro, orda sabahlari gunes dogarken Cinli arkadaslar gunesi selamliyorlar :). Su yavas kontrollu hareketlerle yapilan yumusak antreman stili, adi neydi unuttum, bir cesit ruhun terbiyesi olayi, ben de katilmak isterim ama aralarina alirlar mi bir sormak lazim.
Bir de goruldugu uzere bir onceki gece (ben High Museum of Arts'tayken) bir hayli yagmur yagmisti, o sabah da yer yer bulutlar yok degildi hani.

Hemen hemen bir onceki fotografin cekildigi nokta ve acidan 125 derece donunuz (saatin ters yonunde, yani solunuza) manzara bu...
Yalan tabii, bu aciyi ve cerceveyi yakalamak icin cok ugrastim :). Arkada guzel bulutlar olsun diye de bir 15 dakika kadar bekledim. Bekledigime degmis.
O uzun ince metal nesne Georgia Tech Plaza olarak bilinmekte. Bir nevi saat kulesi. Ilginctir uzerinde saat yok :). Ama 15 dakikada bir can-cun-cin biseyler caliyor. Saat baslarinda ve oglen aralarinda ise kafasina gore melodiler caliyor, cogunu biliyorum ama bazen bilmedigim veya hicbirseye benzetemedigim seyler de cikiyor. Plaza bir havuzun icinde bulunuyo, fotografta Plaza'nin hemen solundaki bugulu gibi gorunen sey fiskiyeden sacilan sular... Havuzun cevresinde cicekler var (az sonra), arkada gordugunuz merdivenler ise anfitiyatro... Bayagi ufak bisey ama en azindan su sesi dinlerken birsey calismak veya yazmak icin ideal. Daha arkada ise Student Center gorulmekte.
Sanat kaygili fotograf kusagimiza hos geldiniz :)
Plazanin onunden ciceklerin arasindan anfitiyatro ve fiskiye goruntusu...
Plazanin kulesi sag tarafta, tabaninin bir parcasi gorunmekte.
Bu arada iyi ki cekmisim bu fotografi, simdi o cicekleri soktuler yerlerine seyrek seyrek menekse diktiler, niye bilmiyorum :(.

Anfitiyatronun en ustunden plazanin manzarasi...
Bu fotograf gunese karsi cekildi :), bilin bakalim nasil cektim, ne kadar bekledim?
Ailenizin sanat kaygili fotograficisi Sermet, bulutlarla kapli Bell South binasi ve hemen yaninda bugulu Nations Bank'i objektifinde olumsuzlestirmis :).
Gene kandiriyorum sizi, o South Bell'i (dikdortgen prizma seklindeki gokdelen) kaplayanlar bulut degil elbet, sicak su buhari... Gene de o buharin gunesi kapatacagi achiyi bulmak icin az ugrasmadim.
Geceleri Nations Bank (Bank of Amerika) binasi aydinlatiliyor. Bu ufacik fotografta pek belli olmuyor ama bu binaya "pencil" denmesinin bir sebebi var. Yukseldikce incelen bir tepesi var, ve sanirim camla kapli, icerden sari isiklarla aydinlatildiginda pek guzel gorunuyor. En tepesinde ise beyaz mermere benzeyen bir "kalem" var :). Orayi da bembeyaz aydinlatiyolar.
Aksam ustu, gunes battiktan sonra kulagimda muzik, elimde kitap, onumde bu manzara, ahhh ahhh...
(O "ahh ahh", "nerde ODTU'nun stadyumu" anlaminda :( )


Bu da Plaza havuzunun detayli bir fotografi...
Dikkatli izleyicilerimiz bu fotografta uyguladigim "gunesten kolla, hay allah elim de cikti" teknigini hemen farkedeceklerdir :).


Bu da Plaza'nin Student Center birinci kat balkonundan goruntusu, arka planda ise Atlanta gokdelenleri. (yaw simdi fotograflarin orjinallerine baktim tekrar da cok guzeller, bunlari bu ufacik kotu scan edilmis halleriyle koymak yazik oluyor :(. Neyse scanner bulur bulmaz...
Bu arada, fotografi cektigim yerin hemen solunda Centennial Time Capsul var. Bir iki sene once oraya bir suru kisisel ve sosyal esyalar koymuslar, GATECH ogrencilerini ve sosyal yasamini temsil edecek seyler, ve orda 100 sene hapis kalacaklar :)... Benim pek hosuma gitmisti bunu ogrendigimde...


Artik geri donuyoruz. Plaza arkamizda kaldi.
Bu fotograf parka girerken cektigim fotografla ayni noktadan, ama tam ters acidan cekilmis. Bu sefer cikiyoruz...
Rengarenk cicek obegi ufacik fotografta hicbiseye benzemiyo :(, kesinlikle buyuk scan edicem bunlari!
Inanmak ne kadar zor bilmiyorum ama (ben artik yadirgamiyorum, burda korkunc bir biyolojik cesitlilik var, cunku bir cesit tropikal iklime sahibiz) bu ciceklerin uzerinde bir aksam ustu, "ari kusu" surusune rastgeldim :). "Ari kusu olduklarini nereden anladin" diyebilirsiniz, haklisiniz, tek gordugum havada asili kalmis vucutlar ve vucutlarin iki taraflarinda bulanik birseyler :). Ciceklerin icine dogru uzun kafalarini bir an sokup sonra da bir anda obur cicege suzuluveriyorlardi. Bence "ari kusu" olmalari icin yeterli kanit var...
Solda arkada Metalurji binasi gorunuyor, yolun hemen karsisinda ise Van Leer gorunmuyor :p.
Bu fotografin asil ozelligi cimenlerin uzerinde bir sincap olmasi!
Ama sanirim sincapcik, o hala alisamadigim -bana yer cekimine aykiri hareket ediyorlarmis gibi geliyor- uzun sicrayislarindan birini yapip fotografin disina cikmayi becermis :)
Ufacik fotografta bosuna aramayin, ben buyuk halinde bile bulamadim.

Donus yolculuguna devam, su anda tam Van Leer'in onunden gecmekteyim. Sagda gordugunuz bina College of Computing... Gezimizin bundan sonraki bolumu bu yoldan dumduz asagi inip, iki tane trafik isigi gecip GLC'ye ulasmak seklinde ozetlenebilir.
Ilk trafik isigini gectikten hemen sonra, ikinci trafik isigina dogru devam ediyoruz. Sag tarafta biyoloji bolumu, solda ise nukleer arastirma merkezi var...
Hala kampus icindeyiz.

Bu da ikinci isiktan karsiya gecmeden once cekilmis.
Yolun karsisinda, forografin ust ortasinda gorulen yer GLC (Graduate Living Center), yani benim kaldigim yer.
Bu yolun karsi tarafi kampus disi, yani gordugunuz gibi kampusun hemen disinda oturmaktayim.

Yolu gectik, GLC'ye girdik, asansorle yukari ciktik.

Cok gereksiz bir fotograf olmus. GLC'de bizim katin iki koridorundan biri. Benim odam bu koridorun en sonunda, digerlerinden ayri bir yerde duruyor. "Neden tecrit edilmissiniz" diye sorarsaniz, benim odam "disability" odasi, Turkcesi "ozurlu"... Mesela kapisindaki dikiz deligi asagida, mutfak ve salonu buyuk, tekerlikli sandalye rahat dolasabilsin diye pek cok yer normalden genis... Benim odam disinda :), az sonra goreceksiniz, ufacik birsey.
Tabii "senin ozurlu odasinda ne isin var" derseniz, sanirim beni de "kafadan ozurlu" sinifina sokmuslar :p.

Iste odamin kapisindan goruntusu... Gordugunuz gibi pencerelerim dogrudan agac manzarali... GLC'nin mangal partilerinin falan yapildigi arka bahcesini goruyorum, 6-7 tane dev palamut ve bol bol sincap var :).
Dipte gorulen bayraklar, Turk bayragi, ODTU ve AAAL.
Yatagim, basucumda radyom ve tabii ki "Researching for Dummies" kitabi :).
Evet burasi sicak ama air condition yuzunden odalar cok serin, bu yuzden de gece pijama giymek durumundayim.

Iste calisma masam... Gardropumun yanina asilmis Istanbul manzarasi (courtesy of Erdem ehe ehe) ve bir parca da ivir zivir astigim panom gorunuyor. Konu mankenligi yapan Baker'a (solda ikinci rafta kenarda Asia Minor ile Beethoven kasetlerinin ustunde oturuyo kerata, pek rahat ellerini de basinin arkasina koymus), aksesuar babinda hesap makinem, headsetim ve disk playerima tesekkurler :)
Fotografta arada durmakta olan cekmecenin ustunde su anda monitor duruyor, bilgisayar sistemini de cekmeceyle, calisma masasinin arasina sikistirdim.
Pencerenin onunden odamin kapi tarafi... Sagda gardrop, solda yatak.
Odanin boyutlari hakkinda kabaca bir fikir edinmek isterseniz, 4 metreye 3 metre kadar...
Kapinin ustundeki o posterdekiler penguen degil :), cok sirin kopek yavrulari... Sol taraftaki ise bir Fethiye manzarasi (gene courtesy of Erdem, aman Hasan gormesin).

Fethiye posterinin ordan calisma masam.
Evet o sirin sey bir Sibirya Kaplani...
Karlarin uzerine uzanmis, ben ders calisirken beni gozetliyor. Yaninda panom daha detayli cikmis, o egik duran mavi sey ne ki acaba :) ? Gerisi malum karikaturler, ozlu sozler falan. Su anda o pano iyice renklendi, Jau (kat sorumlumuz)'nun getirdigi her cesit konser, sergi, tiyatro, dans programlari dolu... Hmm bayraklar burda iyice goruluyomus.
Eveeeeet...
Kendi kendini cekmeye kalkarsan, koca kaplana da sirtini donersen, iste boyle cikarsin :p

Neyseki Hari (Yunanli oda arkadasim, su ana kadar en iyi anlastigim yabanci eleman. Onunla konusurken bizim oralar falan diye muhabbet ediyoruz dogrudan) var, ona cektirdim. Bana kaplan cikiyo demisti hain...